Saad el-Hariri, Lübnan Gelecek Hareketi üyelerine verilen iftar
yemeğinde şöyle konuştu: Ben kendi aklım ve irademle ve Suudilerin,
Lübnan’ın da faydalanan ilk ülke olduğu kapsamlı Arap barışı projesine
inanarak Suriye’ye gittim. Çünkü Arabistan Lübnan’ın hayrından ve
istikrarından başka bir şey istememiş ve istemeyecektir de. Bu nedenle
fitneler karşısında ülkeyi desteklemek için mümkün olmayan işler yaptım.
Zehir kadehini başıma çektim ve büyük Arap hedefini (Suriye’yi özellikle
İran olmak üzere direniş ekseninden ayırma hedefini) gerçekleştirmek
üzere haysiyetimle, şerefimi feda ederek Arabistan’ın isteği üzere
Suriye’ye giden bendim. Ancak Beşar Esad, Arabistan’ı ve girişim
projesini aynı şekilde onun rolünü boşa çıkarma peşindeydi.
Lübnan Gelecek Hareketi Başkanı şöyle ekledi: Sadece Arabistan değil
bilakis Obama, Sarkozy, Hüsnü Mübarek, Katar Emiri ve Erdoğan olmak
üzere hepsi tek bir sesle bana şöyle dediler: Saad! Haysiyetini,
yüceliğini ve kişisel duygularını ayaklar altına alma pahasına da olsa
Suriye’ye git. Çünkü biz, Beşar Esad’ın İran’dan ayrılarak Arapların
kucağına dönmesinin peşindeyiz.
Saad el-Hariri, konuşmasının bir diğer bölümünde “kendisinin ve Lübnan
Gelecek Hareketi’nin en kötü durumda olduğunu, çok şiddetli tufan ve
krizlerle boğuştuğunu” itiraf etti.
O şöyle devam etti: Ben, Lübnan Gelecek Hareketi Başkanı Saad Rafik
el-Hariri olarak bütün yenilgileri üstleniyorum ve geçmişte olduğu gibi
ülke içerisindeki çekişmelerde silah kullanılmasına karşıyım. Lübnan
Gelecek Hareketi’nin de bir silahlı gruba dönüşmesine asla razı değilim.
Sözlerinin devamında yıllardır tehlike hissettiğine değinen Gelecek
Hareketi Başkanı, şu anda dört yıl boyunca olmayışının bedelini
ödediğini belirtti.
Hatırlanacağı üzere Saad el-Hariri’nin Suriye’ye giderek Şam’da Beşar
Esad ile görüşmesi, Suriye krizinin başlamasından ve tekfirci
teröristler kanalıyla Suriye’ye karşı savaş başlatılmasından önce
gerçekleşmişti.