Şeyh Zakzaki’nin oğlu Muhammed Zakzaki dünya kamuoyuna açık bir mektup kaleme alarak babasının içinde bulunduğu kötü durumu ve Nijerya Şii liderine yapılan zulmü anlattı.
Muhammed Zakzaki kaleme aldığı mektupta, “Ben bütün insanların adalet ve hasiyet hakkına sahip olduğuna inan herkesin, daha fazla çaba göstererek bana katılmasını istiyorum” dedi.
Muhammed Zakzaki tarafından kaleme alınan mektuptaşu ifadeler yer almakta:
“Kamu Hizmetleri Bakanlığı, babamın korumalı tutuklu olduğunu iddia ediyor. Çünkü o yaralanmış bir kişi ve avukatının ifadesine göre, yaralanmış her vatandaşı korumak, Kamu Hizmetleri Bakanlığı’nın, görevi! Daha kötü olan durum ise onların babamı korumak için beş milyon Naira (Nijerya para birimi) harcadıklarını iddia etmeleridir.
Üç erkek kardeşim olmak üzere masum halkın öldürülmesine ve katledilmesine şahit olmam, tahammül edilemez bir durumdur. Anne ve babam hapishane hücrelerinde değiller. Onlar ne güvenli ne de rahat bir ortamdalar. Nijerya Ordusu geçen sekiz ay boyunca, kardeşlerim, halam ve birçok yakınımın da aralarında bulunduğu bin masum halkı öldürdü. Yedi defa anneme ateş ettiler, babam da tek gözünü kaybetmekle birlikte, kolu ve bacağı da felç oldu. Ailemin böylesi bir durumda ne doktoru ne de avukatı var. Oysaki Kamu Hizmetleri Bakanlığı, onları koruduğunu iddia ediyor. Bu sekiz ay boyunca en kötü hakaretlere ve şiddete maruz kaldık. Öyle ki, resimlerimizi basında yayınlayarak bizim itibarımıza zarar vermek istediler.
Benim, babamı muayene etmek için bir doktorla görüşmesi üzerine her gün talepte bulunmam, Kamu Hizmetleri Bakanlığı, tarafından çeşitli bahanelerle reddediliyor. Babamın sekiz aylık tutukluluk süresi boyunca sadece dört defa onunla görüşmeme izin verildi. Son görüşmemde, kamuoyunu manipüle etmek için bizim görüşmemizi video kaydına alıp fotoğraflarımızı çektiler. Eminim en kısa zamanda bu görüntüleri göreceksiniz. Eğitim durumu ve adı sanı bilinmeyen bir doktor, sağlık ekibine danışmaksızın babamın bir gözünü kaybetmesine neden oldu.
Onların avukatlarının iddia ettiği gibi, onlar gerçekten de babamı korumuyorlar. Onlara birkaç sorum var. Şimdiye kadar bu sorulara bir cevap alamadım: ‘Aile fertleriyle görüşmek ne gibi bir tehdit oluşturuyor? Doktorla görüşmek ne gibi bir tehdit oluşturuyor? Babamın avukatıyla görüşmesi, ne gibi bir tehdit oluşturuyor? Amacımız sadece can parelerimizle görüşmekken, neden onlar sürekli olarak kamera ile başımızdalar ve babam bir esir iken, ben neden bir misafirin sakin ve müteşekkir oğlu gibi olmak zorundayım. Benim söylediğim hakikatlerden dolayı anne ve babama bir zarar gelmesi ihtimaliyle ellerim titrerken, her zaman kendime sorduğum soruyu tekrar soruyorum; Acaba hakikatleri dile getirebilecek miyim?”