
Amerikan emperyalizmi kurduğu dünya egemenliğini tesis ederken ve
geleceğini temin ederken bir istikrarsızlaştırıcı unsur olarak terör
örgütlerinden yararlanıyor.
Batılı emperyalist güçler,
özellikle de Amerika üzerinde hegemonya kurdukları/kuracakları
coğrafyalarda istikrarın oluşmaması, sürekli olarak bir kaos halini
temin edecek ve bu şekilde kendi varlıklarını bu coğrafyalarda anlamlı
kılacak şekilde terör örgütlerinin varlıklarından yararlanmaktadır.
Dünyanın
herhangi bir yerinde eğer bu sultacı güçlerin çıkarı söz konusu ise
orada herhani bir sorun yoksa, yapay bile olsa bir mesele icad edilir,
sonra da o meseleyi derinleştirecek ve istikrarsızlaştıracak örgütler
inşa edilir ve en sonunda bu örgütlerin vasıtasıyla hedeflenen çıkarın
temini mümkün hale getirilir.
Egemen güçlerin hegemonyalarını
temin için istikrarsızlaştırma, bölüp parçalama, kristalize etme
stratejilerinin yakın dönemdeki en belirgin örneği Batı Asya'nın
istikrarsızlaştırılması, bölünüp parçalanması planıdır. Bu plan
çerçevesinde başta Irak ve Suriye'nin istikrarsızlaştırılması
hedeflenmiş, bu amaca ulaşılması durumunda ise bütün Batı Asya'nın bu
akıbete uğratılması amaçlanmıştı.
Bütün Batı Asya'nın
istikrarsızlaştırılarak kristalize edilmesi üzerinden egemen güçlerin
hegemonya kurması ve bunu geleceğe taşınmasının mümkün kılınması
noktasında kullanılan ve en öne çıkan enstrüman terör örgütleri oldu ve
bu terör örgütleri içerisinde de en etkilisi IŞİD oldu.
IŞİD'in
Batılı egemen güçlerin özellelikkle de Amerika ve onun bölgedeki
ortaklarının emellerini gerçekleştirmek için kullandığı bir araç olduğu
İran, Rusya ve Suriye yönetimi tarafından defalarca ortaya konmasına
rağmen dünya kamuoyunun bu noktada oluşması mümkün olmadı.
Amerika,
diğer Batılı güçler, İsrail ve onların bölgedeki ortaklarının kendi
çıkarlarının temini noktasında kullandıkları bu terör örgütleri
kendilerine verilen görevi yerine getiremeyip yenildiler. Bu örgütlerin
başta Suriye ve Irak'taki yerel direniş güçleri ve bu güçleri örgütleyen
ve destekleyen İslami İran ve sonrasında dışarıdan destek olarak
Rusya'nın karşısında yenilgiye uğramaları sonrasında artık gizlide bir
çok şey açığa çıkmaya başladı.
Batı medeniyetinin gerçek yüzünü
ortaya koyan bu kirli ilişkiler ağının akılları zorlayacak boyutlara
ulaşmış olması dünyada kamuoyunun yeniden şekillenmesine, olayların yeni
oluşmakta olan bu bilinçle yeniden değerlendirilmesine sebebiyet
veriyor. Bu gün Amerika gibi, sömürgeci, egemen güçler ile Siyonist
İsrail ve Suudi Arabistan gibi onun planlarını uygulamada olmazsa olmazı
olan bölgesel güçlerin, bölgede tutunabilmek için hala bu örgütleri
kullanma eğiliminde olması aynı zamanda bu denklemin artık daha rahat
çözümlenerek bir itiraz kültürünün oluşmasına da sebebebiyet veriyor.
Bu
gün artık iki taraf var: Amerika ve diger Batılı güçler (ki onlar bile
kendi aralarında bölünmek noktasına geldiler) ile onların bölgedeki
destekçileri ve bütün bu kirli ortaklığın planlarına karşı direnen
'Direniş Eksini'.
Bu tablo artık giderek daha da netleşiyor.
Halklar bu tablonun netleşmesi ile birlikte ne olup bittiğini anlamakta
yaşadığı zorluktan kurtularak daha doğru bir kanaatin oluşmasına imkan
buluyor. Halkların biriken, itiraz temeline oturan enerjileri bu
çerçevede daha doğru hedeflere yönelerek egemen güçlerin ve onlar adına
bölgede iş gören iktidarların sonunu getirecek gibi gözüküyor.
Terör
örgütleri ile egemen güçlerin bağlantılarına dair açık istihbarat
kaynaklarında çokça yazı yer alıyor. Bill Van Auken WSWS'de yayınlanan
yazısı da Amerika'nın IŞİD ile ilişkisine, bu ilişkinin niteliğine dair
önemli tespitler içeriyor. Bu yazıdaki tespitleri ilginize sunuyoruz...
ABD'nin Rakka'da IŞİD'i kurtardığı açığa çıktı
BBC'nin “Rakka'nın kirli sırları” başlığıyla yayınladığı bir araştırma
haberi, İran'ın, Rusya'nın ve Suriye hükümetinin, Pentagon'un ABD
kuşatması altındaki kentlerde bulunan Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD)
savaşçılarının tahliye edilmesi konusunda örgüt ile gizlice anlaştığı
yönündeki önceki suçlamalarını doğruluyor.
Savaşçıları
ve diğerlerini taşımak için getirilmiş ve onları gözlemlemiş olan kamyon
sürücüleriyle ve tahliyeyi organize etmiş olanlarla yapılmış
röportajlara dayanan BBC öyküsü, “50 kamyonu, 13 otobüsü ve İslam
Devleti [(IŞ)İD] grubunun 100'den fazla kendi aracını” içeren yaklaşık 7
kilometrelik bir konvoydan bahsediyor. “Yüzleri kapatılmış olan (IŞ)İD
savaşçıları, cüretkar bir biçimde bazı araçların üstünde oturuyordu.”
12 Ekim'de yola çıkan konvoy, tonlarca silah, cephane ve patlayıcı ile
birlikte toplamda 4.000 dolayında kişiyi (IŞİD savaşçıları ve aileleri)
taşımış. ABD ordusu ve onun vekil kara gücü YPG'nin hakimiyetindeki
Suriye Demokratik Güçleri (SDG), IŞİD savaşçılarını taşıyan uzun kamyon
kafilelerinin fotoğraflarının dünya geneline yayınlamasını önlemek için,
gazetecileri ve kameramanları Rakka'dan uzak tuttuklarından emindi.
BBC'nin haberi, ABD medyasında büyük ölçüde görmezden gelindi. Bu
haber, önde gelen ABD subaylarının IŞİD'i Irak ile Suriye'deki son adama
kadar “yok etme”ye yemin eden birçok açıklamasını çürütmekte ve 21.
yüzyılın en büyük “aldatıcı haber” öyküsü olan ABD'nin sözde terörle
mücadelesinin kirli çamaşırlarını açığa çıkarmaktadır.
Pentagon, BBC'nin deşifre ettiği kanıtlar karşısında, tahliyenin
gerçekleştiğini itiraf etmek zorunda kalırken, kendisinin sadece masum
bir görgü tanığı olduğu konusunda ısrar etti.
Haber
ajansına, “Biz kimsenin ayrılmasını istemedik” diyen İçkin Kararlılık
Operasyonu sözcüsü, Albay Ryan Dillon, şöyle devam etti:
“Ama bu, sahadaki yerel önderler tarafından, onlarla ve onlar
aracılığıyla yürütülen stratejimizin odağında olan, Suriyelilere kalmış
bir mesele. Savaşan ve ölen onlar, operasyonlarla ilgili kararları onlar
alıyor.”
Bu, apaçık bir saçmalıktır.
Rakka
kuşatması, ABD tarafından düzenlendi. Binlerce sivilin ölümüne ve
yaralanmasına, kentin büyük kısmının enkaz haline gelmesine yol açan
amansız hava saldırıları harekatı ve topçu bombardımanı ABD kuvvetleri
tarafından gerçekleştirildi. SDG milisleri, kendi safları içine
yerleştirilmiş Amerikan özel harekat birlikleriyle birlikte, ABD
komutası altında faaliyet göstermektedir.
Silahlı IŞİD
savaşçılarını güvenlikleri için Suriye'de başka bir yere nakletme
kararı, ABD ordusunun ve istihbarat aygıtının üst kademelerinde ve
belirli stratejik nedenlerle alınmıştır.
Washington,
acil hedefler açısından, Suriye'nin doğusundaki Deyrizor vilayetindeki
stratejik açıdan yaşamsal petrol ve doğalgaz sahalarının kontrolü
konusunda Suriye ordusunu alt etmeyi amaçlayan hızlı bir saldırı
başlatabilmek için, Rakka kuşatmasını kaldırmaya istekliydi. SDG, o
zamandan beri en büyük iki petrol sahasını (El-Tanak ve El-Umar) ele
geçirdi.
Bununla birlikte, daha geniş açıdan
bakıldığında, Washington, IŞİD'in başka bir gün savaşmak üzere hayatta
kalmasını seçmekte önemli bir çıkara sahiptir. IŞİD'in devam eden
varlığı, Suriye'de ve Irak'ta terörle mücadele adına kalıcı bir işgal
için bahane sağlamaktadır.
ABD Savunma Bakanı General
James “Kuduz Köpek” Mattis, Pazartesi günü yapılan bir Pentagon
bilgilendirme toplantısında ABD ordusunun IŞİD ile mücadele etmek için,
“savaşmak istedikleri sürece” Suriye'de kalacağını ilan ederek, bu
hedefleri doğrudan dile getirdi.
Mattis, ardından,
ABD'nin, bizzat CIA'in altı yıl önce Suriye'de rejim değişikliği
gerçekleştirmek için organize ettiği savaşı sona erdirecek bir siyasi
anlaşma olana dek ülkedeki yasadışı işgalini sürdürme niyetinde olduğunu
belirtti.
O, Devlet Başkanı Beşar Esad'ın hükümeti ile
CIA, Suudi Arabistan ve Körfez'in diğer petrol şeyhlikleri tarafından
desteklenen sözde asiler arasındaki uzun süredir sürüncemede kalan
görüşmelere atfen, “Cenevre süreci çözülmeden önce hemen çekip gidecek
değiliz.” dedi.
CIA ve Washington'ın bölgesel
müttefikleri tarafından Suriye'ye akıtılan milyarlarca dolarlık silah ve
yardım ile güçlenen IŞİD, ABD'nin rejim değişikliği savaşı sayesinde,
bölgede büyük bir güç olarak ortaya çıkmıştı. O, 2014'te Musul'da ve
Irak'ın büyük kısmında ABD tarafından eğitilmiş Irak güvenlik güçlerini
bozguna uğratacak şekilde Irak'a yönelene kadar bu desteğin tadını
çıkarmaya devam etti.
IŞİD'in sözde yenilgisinin ve
“başkent”i Rakka'nın geri alınmasının ardından, aynı güçler Esad karşıtı
“asiler” adıyla yeniden sahaya sürülebilir ve ABD emperyalizminin,
Suriye'de rejim değişikliğini güvenceye alma, İran ve Rusya ile askeri
çatışmaya hazırlanma ve Ortadoğu'daki ABD egemenliğini silahlı güç
yoluyla ileri sürme biçimindeki devam eden hedeflerini ilerletmede
kullanılabilirler.