
İmad Muğniye hakkında çok şey söylendi, pek çok tanımlama yapıldı. O,
ailesinin ve sevenlerinin, Hizbullah'ın, Lübnan'ın, Filistin'in, ulusal
ve İslami Direniş'in şehididir. Kendisine, tarihine ve mesajına saygı
duyulan bir ümmet şehidi olan İmad Muğniye, insana, mücadeleye ve
şerefli bir savaşa saygı duyan bir insanlık şehididir.
Onun
üzerine çok söz söylendi. Bunların arasına belki bir takım uydurulan
şeyler de karıştı. İmad Muğniye'nin hikâyesi çok uzun. Hatta bu hikâye
hayatından, yaptığı işlerden ve başarılarından bile daha uzun. Biz de
burada İmad Muğniye hakkında işittiklerimiz ve kavradıklarımızdan bir
kısmını anlatacağız. Anlatacaklarımız bazıları için bilinen, bazıları
için de alışılmış şeyler olabilir. Her durumda, üzerimizde en azından
onu dostça sevmek ve tanımak isteyenler için hakkı vardır.
Ancak
bugün, şehadet yıldönümü gelmişken (onu anlatmak) bizim için
kaçınılmazdır. Bizler İmad Muğniye'nin sembolünü gerçekten yitirdik mi?
Günümüzün Arapları İmad ve benzerlerini yitirdi mi? Bu noktada İmad'ın
sadece askeri liderlik vasfından bahsetmiyoruz. Dürüst olmak gerekirse,
Direniş hala profesyonel ve yetenekli liderler tarafından yönetilmeye
devam ediyor. Bunun aksini söyleyenler, İmad'ın haleflerine darbe
vurmadan önce, kendisine karşı çıkmış olur. Son yıllarda meydana gelen
savaşlar, söylediklerimizi doğruluyor. İmad Muğniye şehit oldu ama
ölmedi. Filistin Direnişi'nin sembolü haline gelen lideri Muhammed Dayf
ise, bunun canlı örneğidir.
Burada İmad'ın yalnızca Hizbullah
liderliğinden bahsetmiyoruz. Zira Hizbullah, büyük örgüt liderleri ile
doludur. İmad Muğniye'nin siyasi ve stratejik liderliğinden de tek
başına söz etmiyoruz. Direniş, politik ve stratejik düşünce sahibi pek
çok lider ile yönetiliyor. Yukarıda zikrettiğimiz sözlerle, İmad'ın
savaş medyası ve hatta mesleki medya dâhil olmak üzere, sadece hünerli
bir medya lideri olduğunu veya bombardıman altında ve savaş zamanında
olsa bile yumuşak huylu bir insan ve imanlı bir lider olduğunu da tek
başına söylemiyoruz. 2006 Temmuz savaşı hakkında konuşuyor, ancak sadece
bunu da kastetmiyoruz. Bilakis, İmad Muğniye'den bahsederken, tüm
saydığımız özellikleri ve daha fazlasını kapsayan bir liderden
bahsediyoruz. Arapların mevcut durumunun, bizim, tarihimiz ve dünyamız
için bir model ve sembol olan İmad Muğniye ve onun gibilere ihtiyaç
duyduğunu derinden hissediyoruz.
İmad Muğniye, İsrail ile
vuruşmuş ve yenilgiye uğratmış büyük bir askeri liderdir. Dışarıdan
gelen saldırılar ve onların dostları ile karşı karşıya gelen İmad,
bunların tümünü ülkesinden kovmuştur. Yüce bir mücadele için tam bir
örnek sergilen İmad, kimseyi tekfir etmedi, kimseye ihanet etmedi ve
kimse ile yer değiştirmedi. Bu yolda kimseyi sırtından bıçaklamayan
şehid, kimseye ikiyüzlülük etmedi, satmadı, kurban etmedi ve
sınıflandırmadı. Kimseyi mezhebine ve milliyetine göre ayırmayan İmad
Muğniye, ne ırkı ne rengi ne de soyundan dolayı kimseyi aşağılamadı.
İmad
Muğniye, onlarca yıl boyunca bir sır, kapalı kutu ve tam bir gizlilik
içerisinde faaliyetlerini sürdürdü. Bu doğru, ancak Hizbullah, Direniş,
dini, ülkesi ve diğer münasebetler vasıtasıyla onu tanıyanlar, İmad'ın
gerçek adını ya da mücadeleci stratejisini bizlere aktardı mı? Peki, onu
tanıyanlardan bir kişi bile, İmad Muğniye'nin kendisine muhalefet eden,
tekfir eden, düşmanını iyileştiren, boğaz kesmekte ustalaşan, canlı
canlı insan yakan, bir çocuğu idam eden, bir kızı taşlayan veya ölümcül
sadist eylemlerde bulunan bir sivili öldürdüğünü söyledi mi? Ne var ki,
günümüzde bazı Arapların bu aptallıklarına tanık oluyoruz.
Bizler
bu sözlerimizle sadece, din ve devrim adına can alan, Kur'an ve şeriat
adına tekfir eden ve tarih ile hatıraları Allah'ın ziyareti haram
kıldığı yalanlarıyla imha eden bu kanlı teröristlere işaret etmiyoruz.
Ancak şunu söylemekte fayda var ki, Amerika'nın düşmanca politikalarına
karşı çıkan İmad Muğniye, pozisyonundan ve derinliğinden dolayı bunlara
muhalifti. Hatta 2001 yılının Eylül ayında Amerika'nın başkenti
Washington'da yaşanan terör olayları da dâhil olmak üzere Amerika'nın
başına gelen terör belası için sevinmedi ve bahsi geçen terör olayını
kışkırtmadı. Bu örnek, tam bir akılcılık ve isabetli davranış modelidir.
İmad
Muğniye, seçenekleri ve yolları aykırı olsa da Filistinlileri kucakladı
ve sembollerine karşı her zaman muhabbet duydu. Onların direnişine
daima yardım eli uzattı ve hiçbir baskı yüzünden onları yalnız
bırakmadı. Kudüs ve Filistin bayrağını yükselten İran Halk Devrimi'ne ve
İslam Cumhuriyeti'nin zaferine daima inanan İmad, saldırı, abluka ve
tecrit döneminde, zor olan ve gerçekleşmesi neredeyse imkânsız olan
yolundan başka hiçbir dönüş yoluna sapmadı. İmad Muğniye ülkesine,
halkına, ümmete ve insanlığa sunduğu yüce bir Direniş lideri örneği
olarak, Lübnan'da Direnişi şereflendirdi. Bu örnek, kokuşmuş Arap baharı
döneminde, bazı sarsılan kesimlere ve cehalet ve kibirle hala
büyüklenmeye devam eden bazı müstekbirlere gösterdiğimiz bir semboldür.
Şehadet
yıldönümünde, İmad Muğniye'nin birtakım ses kayıtlarını, görüntülerini,
sözlerini ve bıraktığı izleri sizlere sunacağız. İmad Muğniye, Allah-u
Teâlâ'nın huzurunda şehit olana kadar daima, açılan ve kapanmayan bir
ateş hattı üzerindeydi. Uğradığı suikast hala derin bir sır olmayı
sürdürüyor. Bu sır, bugün Washington'un kapısında tekrar gün yüzüne
çıktı. Bu kez, ateş hattında bizim dosyamız bulunuyor.
Ancak bu
giriş, dolu dolu şehidi anlatsa bile, arkasında bıraktıklarından söz
etmediğimiz sürece aksak kalacaktır. İmad'ın şehadet yıldönümünde,
Cihad'dan da söz etmemiz gerekiyor. Babası Hacı Fayez Ebu İmad ve annesi
Hacı Ümmü İmad, oğulları İmad'ı kaybettikleri için izzet ve sabırla
gözyaşı döküyorlar. İmad, iki kardeşi Cihad ve Fuad'dan sonra ailenin
üçüncü şehidi oldu. Torun olan İmad için ise, annesi Hacı Sada gözyaşı
dökmeye devam ediyor. Başları dik olan kardeşleri Fatıma ve Mustafa'da
İmad için, Allah'a boyun eğerek ve katillerini lanetleyerek gözyaşı
döküyorlar. Onlar imanla, kararlılıkla ve üreterek Direniş'e feda olmayı
sürdürüyorlar. İmad şehit oldu, ama ölmedi.
Bu kısımda, İmad
Muğniye'nin insanlığını, mücadelesini ve savaşını mümkün olduğunca
anlatacak, hakkındaki bazı haberleri duyduğumuz ve anladığımız kadarıyla
sizlere aktaracağız. Bunun yanı sıra, İsrail'in İmad Muğniye ve
uğradığı suikast hakkındaki görüşlerini de ele alacak ve Amerika ile
İsrail'in İmad suikasti hakkındaki yeni düşüncelerine de yer verecek,
ayrıca suikast hakkındaki soruşturmadan bir kısım bilgi paylaşacağız.
Seyyid Hasan Nasrallah'ın geçmiş konuşmalarından bir kesit:
Onlar, yeryüzünde tanınmayan, ancak gökyüzünde tanınan Allah'ın
askerleridir. Kendilerini müdafaa etmezler, çünkü ümmeti, vatanı ve hak
davasını müdafaa etmektedirler. Övgü beklemezler, çünkü onlar meçhuldür.
Zalim ve yalancı suçlamalarına cevap vermezler, çünkü onlar gizlidir.
Kendilerini savunmazlar, çünkü onlar kendilerini fedakârlık ve cihad
savaşının dışında bir varlık olarak görmezler.
Şehit İmad Muğniye'nin ses kaydından bir kesit:
Bizim için asıl olan, sayımızın az olmaması değil, yeterli olmasıdır. Çünkü nicelik değil nitelik önemlidir.
Seyyid Hasan Nasrallah'ın geçmiş konuşmalarından bir kesit:
Bugün şehit hacı İmad Muğniye'nin bu ümmet üzerine hakkı onu kendisi
için değil ümmet için tanımamız, ümmet için sınıflandırmamız ve ruhunu,
dersini ve cihadını ümmet için ilham kaynağı haline getirmemizdir.
Eğer
Seyyid Abbas'ın kanı Şeba çiftlikleri istisna olmak üzere, işgal
altındaki sınır şeridinden düşmanı çıkardıysa, İmad Muğniye'nin kanı da
Allah'ın izniyle onları mevcudiyetten çıkaracaktır.
Şehit İmad
Muğniye, Allah-u Teâlâ'nın huzurunda şehit olana kadar İsrailliler ile
istihza ederdi. Özellikle de Seyyid Hasan Nasrallah'ın tıpkı Lübnan
Direnişinin de ifade ettiği gibi, İmad Muğniye'nin bedelinin İsrail'in
varlığını ortadan kaldırmak olduğunu söylediği zaman, İmad İsrail'i alay
konusu haline getirirdi. Aslında, İmad'ın, üzerinde konuşulması faydalı
olabilecek fotoğrafları elimizde bulunuyor. Ancak ben Lübnanlılara ya
da İmad Muğniye'nin milletine, halkına, ailesine ve çevresine hitap
etmiyor, genel olarak Arap kamuoyuna sesleniyorum. Hacı İmad Muğniye'nin
Yasin suresini okuduğu görüntüleri elimizde bulunuyor. Ancak sizlerden
af dileyerek burada bir noktaya değinmek istiyorum. Şiilerin okuduğu
Kur'an hakkında yanlış bir düşünce ortaya atılmıştır. Bu doğrultuda
sadece Şiileri tekfir edenlerin görüşlerinden bahsetmiyorum. Bunu
söylemem zaten malumu ilan olur. Ancak Şiilerin Kur'an-ı Kerîm'den başka
bir Mushaf okuduğu yönünde garip rivayetler ortalıkta dolaşıyor. Bu,
Kur'an'ın adına da Fatıma Mushaf'ı dendiği söyleniyor.
Bilindiği
üzere, Şiiler aynı zamanda takiyye yapmakla suçlanıyor. Yani onların,
zahirlerini ve batınlarını gizleyerek ve olduğundan farklı göründükleri
öne sürülüyor. Bir kişi, Kur'an-ı Kerîm'in ayetlerini okurken, onunla
Allah arasında kimse yoktur. Onu dinleyecek hiçbir kitle, İnsan ve Arap
halkı yoktur. Bu adamın takiyye yaptığı farz ediliyor. Ancak gerçek
takiyye olan budur. Çünkü bu Kur'an tüm Müslümanların okuduğu Kur'an'ın
ta kendisidir. Ben esefle ve tüm açıklığıyla bu nokta hakkında konuşmak
istiyorum. 2015 yılında fakihler, din adamları, âlimler, vatandaşlar ve
hatta entelektüeller arasından birçok kimsenin, kendilerini bazı İslami
hareketlerin evladı olarak adlandırdıklarını işittik. Bu kişiler o
günden bu yana hala, Şiilerin elinde Müslümanların okuduğu Kur'an'dan
farklı bir Kur'an olduğuna dair bir takım söylentileri söylüyor ve
yaymaya devam ediyorlar. Bu, önünde durulması gereken çok büyük bir
iftiradır. Tartışmak isteyen kimse, boş lakırdılarla değil, şerefi ve
izzetini kaybetmeden tartışmalıdır.
Son günlerde ortaya atılan
bir takım fotoğraflar, belki de bir fotoğraf, merhum İmad Muğniye ve
Lübnanlı eski bakan Süleyman Faranjiye'nin yan yana görüntülerini
içeriyor. Bu söylentiler gizli değildir. Süleyman Faranjiye, bir kez
konuşmasında İmad Muğniye'yi tanıdığını kendisi söylemişti. Bilindiği
üzere, Faranjiye 2005 yılında İçişleri Bakanlığı yaparken, Hacı Vefik
Safa onu ziyaret ederek, Direniş cephesini ziyaret etmek esası üzerinde
konuştular. Bu konuşmanın üzerine Faranjiye, Direniş cephesini ziyarete
gitti ve bir adam tarafından karşılandı. Bakan Süleyman Faranjiye, Güney
cephesinde onu karşılayan adamın İmad Muğniye olduğunu bilmiyordu. Onu
farklı bir isimle tanıdı ve onunla biraz sohbet ettiler. İmad Muğniye'ye
düzenlenen suikast eyleminden bize geriye kalan fotoğrafla ilgili olan
biten budur.
Bakan Süleyman Faranjiye'nin sözlerine göre, Merhum
İmad Muğniye, kendisini birden fazla defa ziyarette bulunmuş, ancak
bakan bir kez bile onu ne İmad Muğniye olarak ne de meşhur ismi Hacı
Rıdvan olarak tanımamış. Çünkü İmad, kendini bakana Cihad ismi ile
tanıtmış.
Süleyman Faranji, bu adamın son derece dikkatli
olduğunu ve sadece savaş, savaş sanatı, askeri ve stratejik planlar
konusunda değil ve her konuda ayrıntılara çok iyi hâkim olduğunu
söylüyor. Hatta Süleyman Faranjiye, bu konuda ona hayran kaldığını
belirtiyor. Biz bu büyük milli adamın, fotoğrafçılığa ve fotoğraf
sanatına düşkün olduğunu ve bu konuda çok yetenekli olduğunu biliyoruz.
Süleyman Faranjiye de bu konu hakkında bir hatırasını paylaşıyor: “Ben,
Direniş ve Hizbullah'ın böyle bir üst düzey lideri, nasıl olur da modern
bir kameranın her ayrıntısını hassas bir şekilde bilir çok şaşırdım.”
Süleyman Faranjiye, o dönemde Güney cephesini ziyarete giderken, en son
çıkan model bir kamerayı da yanında götürmüştü. Yani o zamanın en yeni
kamerasıydı. Bakan kamerayı İmad'a gösterdiğinde, onun kamerayı
tanıdığını fark etti. İşte bundan dolayı konuşmamın başında İmad
Muğniye'nin aynı zamanda medya konusunda da çok yetenekli olduğunu
söyledim.
İmad Muğniye'nin çadır altında oturarak Lübnan ekmeği
yediği görüntülerine tanık olduk. Videoda İmad, Arap usulü pişen ekmeği
tereyağıyla birlikte yiyor. Bu, İmad Muğniye ve diğer Direnişçi
gençlerin savaş zamanı yediği öğünlerden biridir. Doğal bir durumdur. Bu
görüntü, Aramte operasyonundan sonra çekilmiştir.
Hacı İmad
Muğniye ve Seyyid Hasan Nasrallah'ın bazı fotoğraflarını görüyoruz. 2006
yılından önceye ait (yani Temmuz savaşı öncesi) bir gündüz vakti Hacı
İmad ve Seyyid Nasrallah'ı birlikte görüntüleyen fotoğraflar mevcuttur.
Fotoğraflardan da anlaşıldığı üzere, ikisi arasındaki ilişki tam
manasıyla olağanüstü bir ilişkidir. Seyyid Nasrallah ile şehit İmad
Muğniye arasında olan ilişki hakkında konuşacak ilk ve en ehil kişi
elbette Nasrallah'tır. Ancak şehit İmad'ın akrabalarından biri konu
hakkında şunu anlatıyor. İmad, o zaman Seyyid Hasan Nasrallah hakkında
konuşacak hiç kimse yokken, bir kez hafif yüksek sesle konuşuyordu: “O,
benim liderim, ailem, öğretmenim ve beni eğiten kişidir.” Bu sözleri
kullanan İmad ardından, Seyyid Nasrallah'ın tam manasıyla büyük bir rol
model olduğunu söyledi. Bu iki adamın arasındaki ilişki hiç şüphesiz
olağanüstü bir ilişkiydi.
Kuşkusuz İmad Muğniye, hakkında
yazılması gereken çok haber, birçok roman ve hikâye olan bir liderdir.
Bu hikayeler anlatmakla tükenmez ancak başlangıçta İsrail'in onu nasıl
gördüğünü bilmek istediğimizi söyledik.
Temmuz savaşında, -bunu
çok fazla kimse bilmez- İmad Muğniye, Seyyid Hasan Nasrallah gibi savaş
müddeti boyunca neredeyse her gün oruç tutardı. Bir keresinde, İmad
Muğniye başka bir mekânda olan oğlunun yanına gitmek istedi. Oğlunun
yanında bazı gençler vardı. Oğlu, babasının oruçlu olduğunu biliyordu ve
belki de bu onun için ziyafet hazırlamak için bir fırsattı. Elbette
Temmuz savaşında bir ziyafet hazırlamak mümkün değildi ama biz büyük bir
sofra kurmaktan bahsediyoruz. O günlerde en güzel ziyafet tavuk, şiş
tavuk, bazen de ızgaraydı. Yani Lübnan'da, Beyrut'ta ve banliyölerde her
sokakta olan sıradan bir restoranda yiyebileceğimiz normal yiyecekler.
Ancak İmad'ın oğlu, babasına ikramda bulunmak istedi. Ne var ki, İmad
Muğniye o günlerde bir et parçası olsa bile yemeyi reddetti. Biz şimdi
savaş zamanındayız diyerek, “Ben de banliyölerdeki, Güneydeki veya ateş
hattındaki her savaşçı gibi bir savaşçıyım. Onlar normalde ne yiyorsa
ben de onları yiyeceğim” Sözlerini kullandı.
İsrail, İmad
Muğniye'yi öldürdü. Ancak İsrail'in İmad Muğniye'yi hiçbir zaman küçük
görmediği ve alay konusu haline getirmediği açıktır. İmad'ın yetenekleri
ile dalga geçmiyor, onun hakkındaki hiçbir konuyu hafife almıyorlardı.
Ona saygı duyuyor ve bir “dahi” olarak tanımlıyorlardı. İmad Muğniye'yi,
Arap devriminin evlatları ve cihatçı gruplar gibi değil, kelimenin tam
anlamıyla güçlü, yetenekli ve inatçı bir düşman ve hasım olarak
görüyorlardı.
İmad Muğniye hakkında anlatılan anılar
münasebetiyle Temmuz savaşından bahsetmek istedim. İmad Muğniye'nin
gerçekten çok güçlü bir hafızası vardı. Biriyle konuşurken, her
duyduğunu hafızasına kaydettiğinin görünmesini belki de istemiyordu.
Muhtemelen hafızasına kodladığı bir takım işaretler vardı. Yani
hafızasına bir şeyler kazımak istediğinde o kodları kullanıyordu. Bazen
de sözcüğü parmağıyla havaya yazıyordu. Belki de onunla oturup kalkan
arkadaşları bile bunu fark etmemiştir. Bu atıfta bulunmadan önce Temmuz
savaşından bahsetmiştim. Bu savaş, ince ayrıntılarla yönetilen bir
savaştı. Hatta Seyyid Hasan Nasrallah, 2006 yılında verdiği bir
televizyon röportajı öncesi, mekanı, röportajın şeklini, çevresini ve
yanında olacak kadroya kadar neredeyse her şeyi kendisi seçti.
İmad
Muğniye de, her detaya çok fazla müdahale eder, ayrıntıları hassas bir
şekilde incelerdi. Düşen binalarla ilgili olsa bile hiçbir ayrıntıyı göz
ardı etmezdi. Hangi binaların düştüğüne, ya da bombanın nereye düştüğü
bilgisine her zaman ulaşıyordu. Basit bir şekilde, sadece savaşın
gidişatını ve yıkımı öğrenmek için yapmıyordu bunu. İsrail'in bombalama
yöntemini okuyarak bir savunma planı hazırlamak istiyordu.
Temmuz
savaşı hakkındaki bilgiler ortaya çıkmaya başladığı zaman, Hacı İmad'ın
birçok defa, büyük mücahide olan eşi Hacı Sada'nın yanına gittiği
öğrenildi. Bu durum, elbette savaş şartlarına göre doğal olarak
şaşırtıcı bir hadisedir. Hatta bazen, araba dışındaki ulaşım araçlarıyla
dahi seyahat ediyordu. Az evvel Seyyid Hasan Nasrallah ile olan büyük
ilişkisinden söz etmiştim. Direnişin güvenlik biriminde olduğunu
düşündüğüm üyelerinden onu tanıyan biri şöyle anlatıyor: “Bir keresinde
köylerden birindeki bir mescitte hep birlikte namaz kıldıktan sonra
herkes camiden çıktı, ancak İmad orada kaldı. Yani tüm namaz kılanlar
camiyi terk ettikten sonra İmad camide tek başına kaldı. Direniş
gençlerinden birinin dikkatini çekti ve onun yanına gitti. İmad gence
buyur efendim dediğinde, genç ona neden orada olduğunu sordu. İmad
Muğniye de birini beklediğini söyledi. Direniş komutanı İmad Muğniye
onun sorularına tek tek cevap verdi. Bu kişi, daha sonra camide
konuştuğu yalnız adamın, Direnişin üst düzey komutanı olduğunu öğrendi.
Ardından İmad Muğniye'den özür dilemeye giden genç, ondan şu cevabı
aldı: “Sen, beni araştırma görevini yerine getirdin. Ben de bu
araştırmaya cevap verme görevimi yerine getirdim. Yani bu duruma çok
normal bir şekilde geldik.”
Aynı genç adam, bir keresinde Güney
bölgelerinden birinde motosiklet kullanıyordu. Aniden bir ağacın altında
tek başına oturan bir adam dikkatini çekti. Kıyafetlerine dikkatle
baktığında şapkası tanıdık geldi. Motorlu genç, ağacın altında oturan
adamın İman Muğniye olduğundan emin oldu. Daha sonra orada bir ağacın
altında tek başına oturarak Direniş liderlerinden birini beklediğini
öğrendi.
Şehit İmad Muğniye hakkında büyük hikâyeler ve daha
sonra bahsedeceğimiz pek çok detay vardır. Ama daha da önemlisi,
İsrail'in şehit İmad Muğniye'ye düzenlediği suikastin ayrıntıları ile
devam edeceğiz.
Devam edecek...
Kaynak: El-Meyadin
Çeviri: Merve Soydaş