
Hem askeri hem de diplomatik
alandaki gelişmeler, Amerika ve müttefiklerinin Suriye’deki
kapasitesinin sadece Şam ve müttefiklerinin kurmaya çalıştığı oyunu
bozmaktan ibaret olduğunu gösteriyor.
Suriye ordusu, silahlı
grupların Doğu Guta’daki hakimiyetine son vermesi halinde Halep zaferi
düzeyinde bir stratejik kazanım elde etmiş olacak.
Aralık
2016’daki Halep zaferi, Suriye savaşının niteliğinde ciddi bir değişim
yarattı. O zamana kadar Suriye devletinin yönetim yapısıyla ilgili olan
savaş, Aralık 2016’dan sonra ülkenin toprak bütünlüğü ile ilgili olmaya
başladı.
Bir başka deyişle 2011’den itibaren rejim tartışmaları
çerçevesinde konuşulan Suriye sorunu, Aralık 2016’dan sonra ‘toprak
bütünlüğü’ çerçevesinde gündeme gelmeye başladı.
Doğu Guta,
2012’de cumhurbaşkanlığı sarayının içine saldırabilecek kadar ciddi olan
devlete yönelik tehdidin 2015’ten sonra başkentin varoşlarında
hapsedilmiş şeklini ifade ediyor.
Dolayısıyla Doğu Guta’nın
yeniden devlet kontrolüne alınması ile Suriye savaşının niteliği,
muhaliflerin tabiriyle ‘rejim’le ilgili olmaktan tamamen çıkmış olacak.
Doğu
Guta zaferini Halep zaferi ile aynı düzeyde önemli kılan, alanın
büyüklüğü ya da savaşılan örgütlerin gücü değil. Çünkü Suriye ordusu ve
müttefikleri, Halep zaferinden sonra, çok daha büyük bir alanı, çok daha
güçlü örgütlerden temizlemeyi başardı.
2017 yılı boyunca
Şam’ın güney kırsalı ile Humus’un doğusundan, Irak ve Ürdün sınırına
kadar olan binlerce kilometrekarelik alan yeniden devlet kontrolüne
alındı.
Suveyda iliyle Ürdün sınır hattında Amerika ve Ürdün
destekli silahlı gruplar, Humus’un doğusundan itibaren Irak sınırındaki
el-Bukemal’e kadar olan binlerce kilometrekarelik alanda da IŞİD yok
edildi. Yıllarca kuşatma altında kalan Deyr ez-Zor kurtarıldı.
Başkent
Şam’ın dış semtlerinden Doğu Guta’da ise silahlı grupların kontrolü
altında bulunan alan, yaklaşık 100 kilometrekareden oluşuyor.[1]
Suriye
ordusunun 2017 yılı boyunca kontrol altına aldığı bölgelerle
kıyaslanmayacak kadar küçük olan Doğu Guta’yı stratejik açıdan Halep
kadar önemli kılan faktörler şunlar:
1- Başkente yakınlık: Doğu
Guta, idari açıdan “Şam kırsalı” diye nitelendirilse de Şam’la iç içe
bulunuyor. Silahlı gruplar, 2015’e kadar olduğu gibi devletin yönetim
merkezini doğrudan tehdit edemiyor; ancak hapsedildikleri bu 100
kilometrekarelik bölgeden roket, havan topu veya uzun namlulu silahlarla
başkenti kolayca hedef alabiliyor.
2- Nüfus yoğunluğu: Silahlı
grupların işgali altındaki Doğu Halep’in nüfusunun Aralık 2016
itibariyle yaklaşık olarak 170 bin olduğu anlaşılmıştı. Doğu Guta’da ise
yaklaşık 350-400 bin kişinin yaşadığı öne sürülüyor.
3-
Örgütsel çeşitlilik: Doğu Guta’da, tüm taraflarca terörist sayılan IŞİD
ve Nusra bağlantılı örgütlerin yanı sıra Suudi destekli “İslam Ordusu”
gibi “ılımlı” diye nitelenen örgütler de var. Ilımlı ya da terörist diye
nitelenen örgütler arasında zaman zaman savaşlar olsa da “Fetih Ordusu”
tecrübesinde görüldüğü üzere ittifaklar da söz konusu.
4-
Uluslararası destek: Doğu Guta’daki silahlı gruplar, Şam’a yakınlıkları
bakımından rejim devirme projesinin en önemli unsurları olarak ciddi bir
uluslararası desteğe sahipti. Bu desteğin sadece para ve silah
yardımından ibaret olmadığı buradaki örgütlerin davranışlarından da
anlaşılıyordu.
Mesela örgütler, başkentin hemen yanı başında
onlarca tank ve askeri araçla resmigeçit töreni yapıp bunu sosyal
medyada yayımlayabiliyordu.[2]
Rehin aldıkları sivilleri
kafesler içine koyup sokaklarda dolaştıran[3] ve onları canlı kalkan
olarak kullandıklarını sosyal medyada ilan eden silahlı grupların bu
özgüveni büyük ölçüde sahip oldukları uluslararası destekten
kaynaklanıyordu.
Doğu Guta’nın önemi
Şubat 2018’deki
Doğu Guta operasyonu, Suriye savaşının artık rejimi değil, ülkenin
toprak bütünlüğünü korumaya yönelik olduğunu anlatması bakımından Aralık
2016’daki Halep operasyonundan sonraki en önemli dönüm noktası.
Suriye
ordusu ve müttefiklerinin 2017 yılında Doğu Guta’nın yüzlerce katı
büyülüğündeki toprakları silahlı gruplardan temizlemesine tepki vermeyen
medyanın Doğu Guta için ağıtlar yakması ve BM’nin ateşkes için seferber
edilmesi de işte bu önemden kaynaklanıyor.
Hem başkente
yakınlığı, hem de uluslararası taraflar açısından Suriye savaşını
sürdürülebilir kılan örgütlerin bulunması Doğu Guta’yı önemli kılıyor.
Bir
başka deyişle, Şam ve müttefikleri Suriye’nin toprak bütünlüğünü hedef
alan cephelere odaklanabilmek; Amerika ve müttefikleri ise Suriye’de
‘rejimin güvenliğine’ yönelik tehdit kozunu kaybetmemek için Doğu
Guta’yla ilgileniyor.
Neden Doğu Guta?
2017 yılı boyunca topraklarındaki IŞİD hakimiyetine son veren Suriye ordusu için 2018’de üç cephe söz konusuydu.
1- Türkiye sınır hattındaki İdlib, Halep ve Hama kırsalları.
2- İsrail ve Ürdün sınır hattındaki Kuneytra ve Dera kırsalları.
3- Başkent Şam’ın dış semtlerinden Doğu Guta.
IŞİD’den
sonra Suriye’de hem tüm taraflarca terörist olarak kabul edilen hem de
en fazla toprak hakimiyetine sahip olan örgüt, Nusra Cephesi ve
müttefikleriydi ve bunlar yukarıda sıralanan bölgelerde bulunuyordu.
Suriye
ordusu ve müttefikleri Ocak 2018 itibariyle Türkiye sınır bölgesine
yöneldi ve 9 Şubat’ta İdlib, Halep ve Hama üçgenini silahlı gruplardan
temizledi.[4] Ancak ülkenin toprak bütünlüğünü yeniden sağlama çabası
ile savaşın asli taraflarının sinir uçlarına dokunmuş oldu.
2011’den
2014’e kadar rejim devirme, 2014’ten 2017’ye kadar ise terörle mücadele
gerekçesiyle Suriye savaşının doğrudan ya da dolaylı tarafı olan
Amerika, İsrail ve Türkiye, Suriye sorununun toprak bütünlüğü içinde
çözülmesinden duyduğu kaygıyı şu reflekslerle gösterdi.
Amerika,
IŞİD’den sonra da Suriye’de kalmaya devam edeceğini vurguladı.[5]
YPG’yi kullanarak Fırat’ın doğusunda devletçik kurmaya koyuldu.
İsrail,
Suriye sınırında 40 kilometrelik bir güvenli bölge[6] oluşturma
hevesini açık etti ve Suriye’ye saldırılarını arttırdı; ancak 10
Şubat’ta bir savaş uçağını kaybetti.
Türkiye, ise Amerika’nın YPG ile yaptığını ÖSO ile yapmak için Afrin’e “Zeytin Dalı” adlı bir operasyon başlattı.
Çünkü
Suriye sorununun toprak bütünlüğü içinde çözüme kavuşması; Amerika için
Doğu Fırat projesinin çökmesi, İsrail için İran’la sınır komşusu
olması, Türkiye için ise on binlerce militanı nüfusuna geçirmesi
anlamına geliyor.
Doğu Guta, ikinci Halep
Suriye’nin
toprak bütünlüğünün Aralık 2016’dan sonra mümkün bir hedef olarak
gözükmesi, yalnızca Halep’in büyüklüğü veya ekonomik rolü ile ilgili
değil. Biraz da Halep zaferinin yarattığı stratejik etkilerle ilgili.
Suriye
ve müttefiklerinin Halep zaferi, hem askeri hem de diplomatik sahada
çok radikal değişimler yarattığı için 2017’de IŞİD’in 2018’de de Nusra
ve müttefiklerinin yok edilmesinin yolunu açtı.
Halep zaferinin
diplomatik alanda yarattığı en dramatik değişim, Türkiye’nin Rusya ve
İran’ın safına geçmesiyle yaşandı. Halbuki Türkiye, o tarihe kadar
Suriye’ye askeri müdahalede bulunmadığı için Amerika ile kavga ediyordu.
Türkiye’nin Astana sürecine taşıdığı silahlı grupları, Nusra
ile saflarını ayırmaya zorlaması, sahada da radikal bir değişim yarattı.
Çünkü ‘ılımlılar’ ile ‘teröristlerin’ safının ayrılması Şam ve
müttefiklerinin 2014’teki Cenevre-2 müzakerelerinden beri yapmak isteyip
de muhataplarına kabul ettiremediği bir şeydi.
Elbette silahlı
gruplar 2012’den beri yer yer birbiriyle savaşsa da IŞİD dışındaki
silahlı gruplar Aralık 2016’daki Halep hezimetine kadar dış
destekçilerinin yönlendirmesiyle birbiriyle etkili ittifaklar da
yapabilmişti.
Mesela Nisan 2015’te İdlib’i devlet kontrolünden
çıkaran ‘Fetih Ordusu’, ‘ılımlı’larla ‘terörist’leri birleştiren
Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın eseriydi.
Ancak Halep
bozgunu ve Astana süreci, artık ‘ılımlılar’ ile ‘teröristlerin’
birbiriyle ittifakını zorlaştıran, çatışmasını ise derinleştiren yeni
bir denge yarattı.
Halep zaferinin yukarıda sıralanan bu
stratejik etkilerinin muhtemel Doğu Guta zaferi ile daha kalıcı hale
geleceği şu sebeplerle söylenebilir:
1- Doğu Guta’nın
kurtarılması ile vekalet savaşına liderlik eden “asılların” başkente
uzanan elleri kesilmiş, dolayısıyla ‘rejim devirme’ ya da ‘rejim
dayatma’ meselesi muhalifler ve destekçileri açısından imkansızlaşmış
olacak.
2- Doğu Guta’daki silahlı grupların tıpkı Halep’te
yapıldığı gibi İdlib’e nakledilmeleri, hakimiyet mücadelesinden dolayı
silahlı gruplar arasındaki çatışmaların derinleşmesine neden olacak.
Doğu
Guta’daki militanların İdlib’e nakledilmesini öngören Rusya’nın çözüm
teklifi, BM Güvenlik Konseyi’nin ateşkes kararı öncesinde silahlı
gruplar tarafından reddedilmişti. Ancak silahlı grupların beklediğinin
aksine 2401 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı, IŞİD ve Nusra gibi
terörist sayılan grupları ateşkes dışında bıraktığı için Doğu Guta’daki
silahlı gruplara koruma vaat etmiyor. Dolayısıyla silahlı gruplar yok
edilmek ile nakledilmek arasında tercih yapmak durumunda.
3-
Halep bozgunundan sonra açıkça görüldüğü üzere silahlı gruplar, dış
destekçilerine umut verdikleri ölçüde destek kazanabiliyor. Dolayısıyla
Doğu Guta cephesini kaybeden militanları ya ‘teröristlere’ katılarak
başka bir cephede Suriye ordusuna karşı savaşmak veya ‘ılımlılara’
katılarak Amerika’nın veya Türkiye’nin askeri olmak gibi seçenekler
bekliyor.
4- 2017, IŞİD’in yok edildiği yıl oldu; gözüken o ki 2018 de Nusra ve müttefiklerinin yok edileceği bir yıl olacak.
Nusra
ile farklı dönemlerde ittifaklar yapan ‘Ahrar Şam’, ‘İslam Ordusu’,
‘Nureddin Zengi’ vs. gibi ‘ılımlı’ diye nitelenen örgütler ise Doğu Guta
sonrasında ya Şam’la anlaşarak ulusal uzlaşma sürecine katılacak, ya
Dera ve Kuneytra’ya gidip İsrail’den destek dilenecek, ya da İdlib’de
Türkiye’den, Fırat’ın doğusunda da Amerika’dan yeni görevler alacak.
Değişen çözüm gündemi
Halep
zaferinden sonra Suriye konusundaki çözüm gündemi bariz bir şekilde
değişti. Rejim tartışmaları eksenindeki çözüm gündeminin yerini toprak
bütünlüğü eksenindeki tartışmalar aldı. Başkente yönelik tehdit ortadan
kaldırılacağı için Doğu Guta’dan sonra bu gündemin yerleşik hale gelmesi
sürpriz olmayacak.
Çünkü artık toprak hakimiyeti olan silahlı
gruplar, açıkça dış destekçilerinin tayin ettiği hedefler doğrultusunda
ve ancak onlarla birlikte var olabiliyor.
Örneğin Fırat’ın
doğusunda hakimiyeti olan gruplar Amerika’nın, güney cephesindeki
silahlı gruplar İsrail’in, kuzey cephesindeki gruplar da Türkiye’nin
tayin ettiği hedefler için savaşarak var olabiliyor.
Doğu
Guta’daki silahlı gruplardan İslam Ordusu üzerinde bariz bir Suudi
nüfuzu olmakla birlikte, kuzey, güney ve doğu cephelerindekiler gibi
sahada dış destekçileriyle birlikte yer almıyor.
Bu sebeple Doğu Guta dosyasının kapanması, toprak hakimiyeti bulunan silahlı grupların tablosunu şu yönde değiştirecek:
1-
Dış destekçileri tarafından terk edilenler: Nusra ve müttefikleri
terörist diye niteleniyorlar bu yüzden de IŞİD’le aynı kaderi
paylaşıyorlar.
2- Vekalet ilişkisini koruyanlar: İsrail’in
güney cephesinde desteklediği silahlı gruplar bu kategoriye giriyor.
İsrail henüz Türkiye ve Amerika gibi Suriye’ye doğrudan girmemiş olsa da
güney cephesindeki silahlı gruplara hedef tayin ediyor. İsrail
basınından 7 tane olduğunu öğrendiğimiz[7] bu gruplar, İsrail çıkarları
için savaşma karşılığında dış destek kazanıyorlar.
3- Dış
destekçilerini sahaya taşıyanlar: YPG/SDG ve ÖSO bu kategoride yer
alıyor. Amerika, YPG aracılığıyla, Türkiye ise ÖSO adını verdiği silahlı
gruplar aracılığıyla Suriye topraklarının bir bölümünü kontrol altında
tutuyor.
Birinci gruptaki örgütler, İslam devleti kurma
iddiasında oldukları ve siyasi çözüme de karşı oldukları için hiç kimse
onların Suriye’nin geleceğine dair ne dediği ile ilgilenmiyor.
İkinci
ve üçüncü gruptakiler ise destekçileriyle kurdukları ilişki bakımından
çözüm masasında Suriye’nin geleceğiyle ilgili olarak sadece Amerika,
Türkiye veya İsrail’in tezlerini tekrar edebilecek durumdalar.
Zayıf halka
Şu
an konjonktür gereği gözükenin aksine Suriye’nin geleceğinde rol alma
bakımından en zayıf halkayı Türkiye ve Amerika ile işbirliği yapan
gruplar oluşturuyor. Çünkü hem ‘Fırat Kalkanı’nın hem de ‘Zeytin
Dalı’nın kaderi, sanılanın aksine Türkiye’nin değil, bunlara
Türk-Amerikan çelişkisini arttırmak için onay veren Rusya’nın elinde.
Amerika’nın YPG’ye Fırat’ın batısında koruma sağlayamaması da Doğu Fırat projesini kırılgan hale getiriyor.
Zira
Amerika’nın onayı[8] ile gerçekleşen Türkiye’nin Afrin operasyonu,
kurtuluşu Suriye’ye sığınmakta bulan YPG açısından ciddi bir iç çelişki
yarattı.
YPG’nin Suriye’nin geleceğine yönelik yeni
yaklaşımında bu çelişkinin ne kadar belirleyici olacağını zaman
gösterecek. Ancak Amerika’nın şu anda bile Suriye projesi için
kullandığı YPG’nin Fırat’ın hem doğusunda hem de batısındaki
hakimiyetini garanti edemediği açık.
Bu yüzden de Suriye
ordusunu Afrin’e ve eğer Sputnik’in haberi doğruysa Menbic’e[9] çağıran
YPG, Amerika’nın Fırat’ın doğusundaki desteğinin sürmesi karşılığında
Fırat’ın batısından vazgeçmeye hazır olduğunu gösteriyor.
Suriye’de oyun kurmak ve oyun bozmak
Hem
askeri hem de diplomatik alandaki gelişmeler, Amerika ve
müttefiklerinin Suriye’deki kapasitesinin sadece Şam ve müttefiklerinin
kurmaya çalıştığı oyunu bozmaktan ibaret olduğunu gösteriyor.
Şam
ve müttefikleri, Astana süreci ile Suriye sorununun toprak bütünlüğü
içinde siyasi çözümünü öngören bir oyun kurmaya çalışıyor.
Amerika,
Türkiye ve İsrail ise doğrudan veya dolaylı destekledikleri grupların
toprak hakimiyetlerini genişleterek bu oyunu bozmaya çalışıyor.
Kurmak
zor ve zaman alıcı, bozmak ise kolay ve hızlı olduğu için Suriye’nin
toprak bütünlüğünü hedef alan taraflar güçlü gözüküyor olabilir.
Ancak
Şam’ın müttefiklerinin sahaya ağırlık koyduğu 30 Eylül 2015’ten
itibaren yaşanan değişim, oyunu bozanların değil kuranların kazanmakta
olduğunu gösteriyor.
Alptekin DURSUNOĞLU
..........................................................................................................................................................................
[1] Neşra. 23 Şubat 2018. شرط حازم لدمشق في الغوطة... وتفكير بردّ كبير للمُعارضة https://www.elnashra.com/news/show/1181848/%
[2]
Youtube. 1 Mayıs 2015. Parata militare del Fronte Islamico e discorso
di Zahran Allouch https://www.youtube.com/watch?v=qzLofGi-oT8
[3]
Youtube 1 Kasım 2015. جيش الإسلام ينشر مئة قفص مليئة بالأسرى في غوطة
دمشق بهدف "ردع النظام عن قصفها"
https://www.youtube.com/watch?v=9SVmbTPNba4
[4] YDH. 9 Şubat
2018. Hama, İdlib, Halep üçgeni kurtarıldı
http://www.ydh.com.tr/HD15579_hama-idlib-halep-ucgeni-kurtarildi.html
[5]
Habertürk. 15 Ocak 2018. ABD Senatosu’nda Türkiye ve Kuzey Suriye
konuşuldu
http://www.haberturk.com/yazarlar/serdar-turgut-2025/1796559-abd-senatosunda-turkiye-ve-kuzey-suriye-konusuldu
[6] NTV. 31 Ocak 2018. "İsrail Suriye'de güvenli bölge
oluşturacak"
https://www.ntv.com.tr/dunya/israil-suriyede-guvenli-bolge-olusturacak,3lO863KxsEOJV8AtNbIaoQ
[7] Haaretz. 21 Şubat 2018. To Push Iran Back, Israel Ramps Up
Support for Syrian Rebels, 'Arming 7 Different Groups'
https://www.haaretz.com/israel-news/with-eye-on-iran-israel-increases-military-support-for-syrian-rebels-1.5826348
[8] Akşam. 16 Ocak 2018. ABD Türkiye'ye yeşil ışık yaktı:
Afrin operasyon alanımız değil
http://www.aksam.com.tr/dunya/abd-turkiyeye-yesil-isik-yakti-afrin-operasyon-alanimiz-degil/haber-698918
[9] Sputnik 25 Şubat 2018. 'Suriye ordusu birkaç gün içinde
Menbiç'e girecek’ iddiası
https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201802251032389975-suriye-ordusu-menbic-girecek-iddia/