Birtakım sunî dinler üreterek toplumun ve grupların sapmasına, bozulmasına sebep olan kimselerin birçoğu ilim ehlinden olup, bazıları da ilim merkezlerinde tahsil ve riyazet yapmaktadırlar. Batıl fırkalardan birinin reisi de bizim medreselerimizden birinde tahsil görmüştür. Fakat tahsilini nefis tezkiyesi ve terbiyesi ile birlikte yürütmediği, yol alırken Allah’ın yolunda ilerlemediği, kötülükleri kendisinden uzaklaştırmadığı için rezil rüsva olmuştur. Eğer insan, pislikleri kendi tabiatından uzaklaştırmamışsa, ne kadar ders okursa okusun, ne kadar tahsil yaparsa yapsın bir faydası olmadığı gibi zararı dahi dokunabilir. İlmin merkezine, yani bu köke bir pislik sirayet edecek olursa, ağaç, dallarıyla, yapraklarıyla birlikte pislenmiş olur.
Bu tür ilmi mefhumları ahlaklanmamış kara bir kalbe yığdıkça kalbin kararmasında artış olur. Terbiye edilmemiş bir nefiste ilim ancak kapkara bir örtü mesabesindedir. «İlim (kalb için) en büyük örtüdür».Bundan dolayıdır ki basit bir âlimin İslam’a karşı işlediği şer başkalarının şerrinden daha fazladır ve daha çok tehlikelidir. İlim bir nurdur. Ancak kara bir gönülde, fesada uğramış bir kalbte sadece zulmet ve siyahlık alanını genişletir. İnsanı Allah’a yaklaştıran ilim, dünya isteklilerinin nefsinde, onları zü’l celal’in dergâhından daha fazla uzaklaştıran bir’ şeye dönüşür.
Aynı şekilde tevhid (kelam) ilmi de Allah’ın (rızası) dışındaki şeyler için öğrenilirse (insanın kalbinde) zülmani örtülerden bir örtü olur. Çünkü bu durumda «masiva’llah» (Allah dışı) şeylerle uğraşılmış olmaktadır. Eğer biri Kur an-ı “Kerim’i Allah1 m rızası dışında bir şey için, ondört kıraata göre de okusa, ezberlese onun hanesine, Allah ile kendisi arasında Allah’tan uzaklaştıran bir perde olmaktan başka yazılan bir şey olmaz.
Sizler, burada tahsil görmüş olabilirsiniz. Hatta bir sürü zahmetlere katlanarak âlim de olabilirsiniz. Ancak âlim ile, insanları ıslah eden birmüeddib arasında fark olduğunu bilmeniz gerekmektedir. Bizim üstadımız —Allah ondan razı olsun— şöyle buyuruyorlardı:«bazılarının; ‘molla olmak çok kolaydır, adam olmaksa zordur’ şeklindeki sözleri doğru değildir. Bunu şöyle söylemek gerekir; ‘molla olmak çok zordur, adam olmaksa imkânsızdır’.»
İnsani faziletlerin ve güzel huyların kazanılması ve insani ölçülerin korunması, omzunuzdaki çok büyük ve müşkül olan görevlerdendir. Şimdi şer’î ilimlerle ve fıkıh gibi değerli bir ilimle meşgul olduğunuz için kendinizi rahat ve «kendine yönelik teklif ve vazifeleri yerine getiren kimseler» zannetmeyiniz. Eğer ihlâs ve (Allah’a) yakınlaşma niyeti yoksa eğer sizin tahsiliniz —Allah’a sığınırız— Allah rızası için değil de, nefsanî istekler, makam ve mevkii, etiket ve şöhret kazanmak içinse, kendiniz için çalışıp çabalayıp, kendinizi vebalin ağırlığına bıraktıysanız bu ilmin size hiçbir yararı yok demektir. Öğrendiğiniz bu ıstılahlar Allah’tan başka bir şey içinse vebali bir ağırlıktır. Bu ilmi tabirlerin daha fazla öğrenilmesi, eğer ahlaki ve takva gelişimi ile paralel gitmiyorsa, Müslümanların dünyada ve ahirette zarara uğramalarına yol açar. Bu (ilmî) tabirleri bilmenin başlı başına bir etkisi yoktur. Kelâm ilminin öğrenilmesi bile eğer nefsi aklanmayla içice olmazsa sadece bir vebal olacaktır. Kelam ilminde bilginleşen nice kimseler vardır ki toplumları saptırmışlardır.
Sizin sahip olduğunuz bilgilere daha iyi yollardan sahip olan öyle kimseler vardır ki, kendilerindeki «sapma» ve «ıslah olmama»yüzünden, topluma girdiklerinde birçoklarını saptırmaktadırlar.
Öğrenilen kurul ilmi ıstılahlar takvadan ve nefsin arındırılışından yoksun olursa, bunlar insan zihninde yığıldıkça nefis dairesinde kibir ve büyüklenme daha da yaygınlaşır. Gururun yenilmesini tatmış olan kara yazgılı âlimin kendisini ve toplumu düzeltmeye gücü yetmez. Ve İslam’a, Müslümanlara zarardan başka bir yük yüklemez. Şer’î maksatla yıllarca ilim tahsil ettikten sonra, İslamî haklardan yararlandıktan sonra, İslam’ın ve Müslümanların ilerlemelerine engel olur. Halkların sapıtmasına sebep olur. Bu derslerden, araştırmalardan, ilmi müesseselerde bulunmaktan dolayı elde edilen ürün, İslam’ın tanıtılmasınaKur’an’î gerçeklerin dünyaya sunulmasına elverişli olmamış olur. Hatta onun varlığı, toplumun din âlimlerini ve İslam’ı tanımasına engel dahi teşkil edebilir.
İmam Humeyni – Cihad-ı Ekber