Şrift ölçüsü:
A+
A
A-
09 Nisan 2015

Hidayet hadisi

Gönlün gayri meşru talep ve ricalarını izlemek insanların mutluluk ve saadete ermeleri yolunda en büyük engeli oluştururken, bedbaht olmalarının da en önemli etkeni sayılıyor.
Heva ve heves koyu bir duman gibi gönül yuvasını karartır ve böyle bir gönül manevi pak nurları hak etmez. Bu konuda İmam Ali –s– şöyle buyurur: Ne din ve ne akıl hiç bir zaman hevaperestlikle bir araya gelemez.
Bugünkü sohbetimizi nefsin heva ve hevesleri ile ilgili hadislere ayırdık. Nefsin heva ve hevesi, Allah Teâlâ'nın istek ve iradesine aykırı olan her türlü niyet ve amele verilen addır. Nefsin heva ve heveslerini izlemek insanların saadete ermeleri yolunda en büyük engeldir. Nefsani isteklere ve şehvete karşı kayıtsız şartsız teslim olmak, insan saadetinin en önemli düşmanıdır. Kur'an'ı Kerim de yüce Allah bu konuda peygamberlerini uyarıyor. Nitekim Sad suresinin 26. Ayetinde Hz. Davut'a işaret ederek o hazrete şöyle buyurduğunu beyan ediyor:
Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Hevâ ve hevese uyma, sonra bu seni Allah'ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.
Yine Casiye suresinin 23. Ayetinde yüce Allah nefsin heva ve hevesinden tehlikeli bir put şeklinde söz ederek şöyle buyuruyor:
Hevâ ve hevesini tanrı edinen ve Allah'ın (kendi katındaki) bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâla ibret almayacak mısınız?
Gerçekte nefsin heva ve hevesini izlemek gözü kör, kulağı sağır ve akıl ve fikri işlemez hale getirir ve insanı yaşamının en kesin gerçeklerini idrak etmekten mahrum bırakır.
İmam Ali'den –s– bir rivayette ise şöyle okumaktayız: Heva ve hevesine ve kibirlerine kanan insan en bedbaht insandır.
İslam Peygamberi –s– de nefsin heva ve hevesini en kötü put olarak beyan ediyor ve şöyle buyuruyor: Gök yüzünün altında hiç bir put Allah Teâlâ nezdinde heva ve hevesi izlemekten daha kötü değildir.
İslamî rivayetlerde de nefsin heva ve hevesini ve şehveti izlemenin kötü sonuçları hakkında sarsıcı tabirler yer alıyor. İmam Ali –s– bu konuda şöyle diyor: Hevaperestlik aklın düşmanıdır.
Gerçekte heva ve heves aklın yerini tuttuğunda ve insan nefsinin heva ve heveslerini izlemeye başladığında bedbahtlık ve şekavet ve fesattan başka hiç bir şey elde edemez. Bu yüzden İslam Peygamber'inin –s– İmam Ali'ye –s– şöyle buyurmasına şaşmamak gerekir: sizin saadetinizin yolunda bulunan en korkunç uçurum, hevaperestlik ve uzak ve uzun arzularınızdır, çünkü heva ve hevesi izlemek sizi hakkı izlemekten alıkoyar ve uzun ve uzak arzular ahireti unutmanıza sebebiyet verir.
Tüm günahların kaynağı, nefsin heva ve heveslerini izlemektir ve muttaki insan, bu tuzağa düşmeyen insandır. Allah Resulü –s– heveslerinden kaçabilen insanları ümmetinin en cesur insanları sayarken şöyle buyurur: En cesur insanlar, nefsani isteklerine galip gelen insanlardır.
İnsan her ne kadar nefesinin isteklerini izlerse bir o kadar akıl ve irade gücünden uzaklaşır. İnsan hevaperestlikte aşırıya kaçtığı takdirde iradesini kaybeder ve tüm insani faziletleri yok olur. Bu konuda İmam Sadık –s– şöyle buyurur: Nefsinizi heva ve heveslerin eline bırakmayın, zira nefsin heva ve hevesi nefsin ölümüne yol açar ve nefsinizi heva ve heveslerinize karşı özgür bırakmanız hastalanmasına yol açar ve bunun tedavisi ise nefsinizi heva ve heveslerden alıkoymaktır.
Kur'an'ı Kerim tabirleri İslam'ın nefsin heva ve hevesleri ile mücadeleye yaptığı vurguların derinliğini yansıtır. Naziat suresinin 40 ve 41. Ayeti Allah korkusu ve nefsin heva ve hevesleri ile mücadeleden cennetin anahtarı şeklinde söz ediyor ve şöyle buyuruyor:
Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştırmış kimse için, Şüphesiz cennet(onun) yegâne barınağıdır.
Genelde nefsin heva ve hevesi ile Allah'ı talep etme duygusu bir araya gelemeyen duygulardır, çünkü insanın asi nefsinin heva ve heveslerinin hiç bir sınırı yoktur, oysa eğer insan Allah'ı nefsani isteklerinden üstün tutarsa, Allah Teâlâ da ona, hiç kimseye muhtaç olmayacağı bir izzeti nefis sunar. Kutsi bir hadiste yüce Allah'ın şöyle buyurduğunu okumaktayız:
İzzet ve azametime and olsun, celal ve nuraniyet ve yüce makamına and olsun, hiç bir kulum, kalbine ahiretini temin etme ve başkasına muhtaç olmama duygusunu yerleştirmeden beni talep etmeyi heva ve heveslerine üstün tutmaz ve ona geçimini kolaylaştırırım ve rızkını yerde ve göklerde güvence altına alırım ve dünya muhabbetleri tevazu ile onu bulur.
1400 بازدید
در حال ارسال اطلاعات...