Şrift ölçüsü:
A+
A
A-
12 Şubat 2015

YEMEN İLLERİNDE VEYSEL KARANİ…

Bazı topraklar vardır ki hangi çağda ve mevsimde olursa olsun daima verimlidir ve üzerlerinde yetişen nebatat her daim tatlı, faydalı ve bereketlidir. Neredeyse toprağa düşen taş bile yeşillenir, meyve verir hale gelir. Yaban otlarının bütün çaba ve inatlarına rağmen o topraklarda güzel kokulu çiçekler, sağlam köklü ağaçlar, ‘her başağında yediyüz tanesi olan ve yedi başak veren ekinler’ boy verir. Öyle ki görenler hayran kalır ve o toprağın dostları sevinir, düşmanları hasedlerinden ‘kinlerinden geberecek’ duruma gelir. Kimi düşman kahrından fazla yaşayamaz, kimi ağzından salyalar akıtarak kötülemeye çalışır o toprağın mahsüllerini ki başka coğrafyalarda da aynı ekinler için hazırlanmasın zemin. Kimi tehdit eder çiftçileri ve sürgün etmek ister bereketin hakim olduğu beldelerden. O çiftçiler yeşertir izzeti, şerefi, haysiyeti ve özgürlüğü o topraktan çünkü.

İşte bugün bu bolluk ikliminin muhatabı Yemen’dir. Hani yalan söylemeyen ve haram yemeyen Veysel Karani’nin (r.a.) hakikat tohumlarını yüzlerce yıl önce ektiği topraklar olan Yemen, bugün hasat mevsiminde toplamaktadır onuru. Resulullah’ı (s.a.a.) görmeden iman eden ve Resulullah’ın (s.a.a.) hırkası ile ödüllendirilen Veysel Karani’nin (r.a.) attığı adımların ulaştığı menzildir bugün Yemen’de şahit olduklarımız. Her kum taneciğinin dahi atasından miras olarak aldığı direniş ruhuyla safını netleştirdiği coğrafyadır Yemen. Nifağın bir kez daha zelil olduğu, mütekebbirlerin burnunun yere serildiği ve batılın bir köpükten ibaret olduğunun ispatlandığı yeni vatanımızdır Yemen. Ki hak geldi ve batıl yok olup gitti. Batıl zaten yok olmaya mahkumdu ve elleri kurudu hakka el uzatanların kesilince damarları Yemen’de.

Uzun yıllar süren mücadelenin, binlerce şehidin kanının ürünü olan Yemen İslam Devrimi, başka coğrafyalarda direniş cephesinin çökmesini bekleyenlerin ve bu hayalle son 4 yıldır milyarlarca dolar harcayanların, yüzbinlerce vahşiyi donatıp yüzbinlerce masumun ölümünü planlayanların tuzaklarının nasıl başa çalınacağını ve boşa çıkarılacağını, ummadıkları yerden nasıl darbe vurulacağını göstermesi açısından da önemlidir. Bu darbeyle sarsılan küfrün ve nifağın sistemleşmiş halinin satılmış kalemlerin onca feryat figan ile devrimi darbe diye tanımlama derdi bundandır. Zira Yemen’de yaşananlar bizim için devrimdir ve küfür ile nifak yekten devrilmiştir. Ama ömrünü nifağın bekasına harcayanlar için darbedir, zira beklemedikleri bir anda en büyük nifak deposunun yanı başında hak zuhur etmiştir. Ve bu zuhur vaad edilen sonun çok yaklaştığının habercisidir.

Darbe yiyenlerin acıyla karışık şaşkınlık ve kızgınlık dolu ifadelerinden bellidir ‘aşiret’ diye küçümsedikleri halkın önde giden kahramanlarının darbelerinin şiddeti. Bir ‘aşiretin’ koskoca bir milleti nasıl olur da meydanlara dökebildiğini anlayamadıklarından midelerine oturmuştur rahat rahat yedikleri zulüm lokmaları. İslam Devrimi ile birlikte Lübnan coğrafyasında yeşeren ‘Hizbullah’ın, Yemen’de beliren gölgesi olan ‘Hizbulhakk’ın, Allah(c.c.) yolunda gidenlere yardımcı olmalarından dolayı ‘Ensarullah’ oluşları ve davalarını liderlerinin kanlarıyla desteklemeleri gönüllere giden yolu açtı Yemen’de, ama bunu nerden bilecek kalplerine giden yollara gişe kurup para tahsil edenler. Bu yüzden idrakleri almaz bir aşiretin onlarca aşiretten oluşan bir millete önderlik edebilmesini ki aşiret tanımlamasının kendisi bile mütekebbirliğin boş kuruntusudan ibarettir. Ne Ensarullah bir tek aşirettir ne de Yemen’de yaşananlar darbe. Ama bu soysuzlar Resulullah’ı (s.a.a.) kötülemek için kafa kafaya verip en sonunda ‘sihirbaz’ iftirasını atanların torunları değil midir? Öyleyse bunca karalama ‘doğaları’ gereğidir.

Yeryüzündeki bütün nifağı, Allah’ın (c.c.) o bölgedeki halklara verdiği nimetleri sömürerek finanse eden ‘Harameyn Haramilerinin’ hemen yanı başında, üstelik onların tüm çabalarına rağmen neşv-u nema bulan hak, Kabe’nin etrafına siyonizmin uşakları tarafından dikilen putların temellerini sarstığı için, süfyaninin önderliğindeki nifak cephesi tarafından karalanmaya çalışılsa da, başta hakları yağmalanan, dinlerine ve imanlarına el uzatılan bölge halklarının olmak üzere tüm yeryüzündeki mazlum ve mustazafların ümitlenmesine ve en kara devrinde en şiddetli döneminde dahi zulmün, hak cephesinin rüzgarı karşısında kuru bir yapraktan farksız olduğunu hissetmelerine neden olmuş, mersiyeler muştularla yer değiştirmiştir. Ki bundan daha büyük bir yenilgi yoktur küfür ve zulüm için. Çünkü yıkılınca duvar yıkılacaktır korku kaleleri ve saltanatlar üzerlerine kuruldukları masumların gözyaşları ile tufana uğrayarak son bulacaklardır.

Zaten attığı her adımla yeryüzünün sarsılmasına ve üzerindeki ölü toprağı silkelemesine neden olan direniş cephesinin, Suriye ve Irak’taki mücadelesinin de yansımasıdır Yemen İslam Devrimi. Bir vücudun azalarının sağlığa kavuşması ve bedenin bütün olarak ayağa kalkması için her azanın bir diğerini desteklemesi ve derdini yüklenmesi gerektiği gibi, Suriye ve Irak’ta yaşanan direniş süreci bileylemiştir Yemen’deki kardeşlerinin direniş azmini ve tüm dünyaya meydan okunabilineceği fikri İslam İnkılabına bağlı bütün hareketlerin zaferleriyle pekişmiştir Yemen halkının gönlünde. Ve Yemen cephesi boş bırakılmamıştır hak aşıkları tarafından. Meydanlar can vermeye niyetliler ile dolunca can almaya niyetli olanların tesirsiz kalmıştır silahları.Direniş tarihinin dönüm noktalarından biridir 2000 yılı, çünkü o dönemden sonra kapanmıştır ümmet için yenilgiler çağı. O dönemden sonra ‘iki kelime’ duyunca hazırlanmıştır sığınaklar. Ve ümmetin yaşadığı coğrafyalarda o dönemden sonra başlamıştır gerçek hayat, Yemen gibi. Her savaş ayrı yetiştirmiştir, her zorluk ayrı güç kazandırmıştır Allah (c.c.) yolunun yolcularına yardımcı olmaya niyetlenenleri. Ve Allah (c.c.) kendi yolunda kurşundan kenetlenmiş bir duvar gibi saf tutan bu samimi kahramanların sevgisini yerleştirmiştir Yemen halkının gönlüne. Bugün bir aşiret gibi takdim edilen hareketin bir tek çağrısıyla sokakları milyonlar doldurmaktadır. Ve bir kez daha görülmektedir ki devir ümmetin zafer devridir.

Aynı zamanda Yemen İslam Devrimi yaşı İslam İnkılabıyla yaşıt olan bir babayiğidin, iman ile yoğrulan zihninin ve ruhunun, koca bir milleti idare etmeye nasıl yeterli olabileceğini de göstermektedir ki aslında bu yiğidin varlığı ibret olmaktadır bizlere. Kendine olan güvenini zalimlerin yıllar boyu planlı çalışmaları ve propagandaları neticesinde yitiren ümmetin evlatları, herhangi bir kurumu idare edip edemeyeceklerini düşünerek ve çaresizlik girdabına yakalanıp meydanı ‘bu işlerden anlayan zalimlere’ bırakarak tüketirken enerjilerini ve potansiyellerini, abisinin şehadetinden sonra devraldığı hareketi devrim yapan bir direniş hareketine dönüştürebilecek kadar olgun olduğunu bu süreçte ispatlayan ve her konuşmasında kendisinden yaşça büyük olanları hayran bırakacak bir basiret örneği sergileyen Abdülmelik el Husi, nifağın 90 yaşındaki önderlerine kalp krizi geçirterek, direniş cephesinin içinde geçen her yılın bir ömre bedel tecrübeleri insana yüklediğini de ispatlamıştır. O halde yaşımız başımız ne olursa olsun bulunduğumuz her alanda kendimizi yetiştirebilmek için hakkın bahşettiği özgüven ile yoğrulmak, attığımız her adımın değerini bilip adımlarımızı önderlerimizin adımlarına uydurmaya çalışmak bizleri de büyütecek, nice 20 li yaşlarda görünen 100 lerce yıllık tecrübeye sahip bireylerin yetişmesine neden olacaktır.

Son olarak belirtmemiz gerekir ki ilahilerde sürekli olarak dinlediğimiz ve Yemen illerinde dolaştığını duyduğumuz Veysel Karani’nin (r.a.), aynı ilahileri söyleyenler tarafından, nerede ve nasıl öldüğüne dair herhangi bir söz söylenmemesi de aslında bugüne ışık tutmaktadır bizim için. Zira Veysel Karani (r.a.), Sıffin savaşında İmam Ali’nin (a.s.) savaşında Muaviye’ye karşı savaşırken şehit olmuştur. Yani Veysel Karani (r.a.) yaşadığı dönemde safını doğru seçmiş ve hakkın safında savaşırken şehit olmuştur. Tıpkı torunlarının bugün İmam Ali Hamaney’in ve İslam İnkılabının safında bulunup savaştığı gibi. Veysel Karani’nin (r.a.) İmam Ali’nin (a.s.) safında yer alması, İmam’ın (a.s.) hakkaniyetinin de nişanelerinden biridir. Bugün halk olarak İmam Ali Hamaney’in safında yer alan Yemen’in tüm tağutlara meydan okuyuşu da İmam’ın bütün Müslümanların ve mustazafların İmamı olduğuna delildir ki nerede olurlarsa olsunlar mazlumlar İmam’ın çağrısına lebbeyk demektedirler. Velhasıl İmam Ali’nin (a.s.) ‘Yemani’si Veysel Karani’ydi (r.a.), çağın Ali’sinin Yemanisi belli değil mi?..

2035 بازدید
در حال ارسال اطلاعات...